28 Ekim 2007 Pazar

Türkiye'den gelen teknede 8 ölü var

Dün sabaha karşı İtalya kıyılarına varmaya çalışan tekne üç parçaya bölünerek battı.

İtalya'nın güney kıyılarından Calabria eyaltinin yakınlarında 27 Kasım Cumartesi sabaha karşı Sahil Güvenlik tarafından radarda tespit edilen tekne bir anda parçalanarak battı. Calabria'nın Roccella Jonica koyunun yakınlarında istikamet eden teknede yaklaşık 100 kişi bulunurken hepsinin Filistinli yetişkin erkekler olduğu açıklandı.

Sahil Güvenlik tarafından denizde kurtarılan ve karaya alınan göçmenler Roccella Jonica Belediye Başkanı Sisinio Zito tarafından sunulan bir spor salonuna yerleştirildi. Göçmenleri taşıyan ve tahtadan yapılma teknenin ilk yapılan açıklamaya göre Türkiye'den yola çıktığı tespit edildi. Aralarında sadece bir adet on yaşında erkek çocuğun bulunduğu göçmenlerin teknesi üç parçaya ayrıldıktan sonra toplam sekiz göçmen denize düşerek hayatını kaybetti. Yapılan açıklamaya göre ölü bedenler Jandarma tarafından sahilde bulundu.

Göçmenler halen Sivil Savunma ve sağlık ekiplerince muşaade altında tutuluyorlar.

İtalya'da göçmenler sokaklarda

Prodi hükümetinin kanayan yaralarından biri olan göçmenlik konusu bu hafta sonu eylemlerle tartışılacak.

Görev süresinin ikinci yılına girecek olan merkez-sol hükümeti halen ne göçmenlik ne de siyasi iltica konularında gerekli ve tahhüt ettiği düzenlemeleri yapabildi. Avrupa Birliği'nin siyasi iltica hakkı üzerine ayrı bir yasası bulunmayan tek ülkesi İtalya'da sıradan göçmenlerle ilgili yürürlülükteki yasa halen ihtiyaçlara cevap veremiyor.

Nitekim Brescia ilinde 27 Ekim 2007 Roma'da ise 28 Ekim 2007'de toplu eylemler yapılacak. Genelde ulusal ve uluslararası pazarın ihtiyaçlarına göre kota ve bazı zamanlarda uygulanan toplu alım düzenlemeleri uluslararası hak olan göçmenliği canlı işçi trasferine dönüştürüyor. Bu sebeple İtalyan topraklarına her geçen gün yasa dışı yollarla gelen göçmenler yasa dışı olarak kalıyor ve görünmez hayatlarına devam etmeye çalışıyorlar.

Geçen sene Posta işletmeleri ile hükümetin ortak anlaşması sayesinde başlayan postahaneler kanalıyla oturma izni yeniletme işlemi ise tam bir fiyasko olmak üzere. Öncelikle kimsenin fikri danışılmadan kağıttan olan oturma izinlerini karta çeviren uygulama ardından bu sebeple göçmenlerden ek 35 avro almaya başladı. Artan vergi, pul ve zorunlu sigorta masraflarına modül ve hizmet parası da eklenince göçmenlerin oturma izni yenileme maceraları pahalıya mal olmaya başladı. Öte yandan her postahanede olmayan bu işlem belirli yerlerde uzun kuyruklar oluştururken yenileme süresinin kısalmasını bekleyen hükümet bu süreçte kısalmadan ziyade uzama olmasına rağmen bir değişiklik yapmış değil.

Oturma izni ile iş sözleşmesinin de direk bağlı olmasından dolayı doğan sorunlar pek tabii ki bu haftasonu eylemlerinin bir diğer teması. Oturma izni sonunda sözleşmesi biten göçmen doğal olarak süresiz iş sözleşmesine sahip olamıyor bununla beraber banka kredilerine ulaşamıyor veya yüksek faiz ödemek zorunda kalıyor. Tabii ki oturma izni bitimi ardından yenilemek için başvuruda bulunan göçmen yeni izin çıkmadıkça sözleşme yenileyemediğinden dolayı da belirli bir dönem işsiz kalıyor.

Eylemlerin bir diğer önemli konusu da Kısa Süreli Barınma Merkezleri(KBM). Temeli Schengen AB yasasına dayanan Martelli ve Turco-Napoletano ile İtalyan meşruiyetine kavuşan Bossi-Fini ile başını alıp götüren bu merkezler halen açık. Italya'ya yasa dışı yollardan gelen göçmenlerin yakalandıklarında kondukları bu merkezlerden İtalya'da 12 adet var. Maliyetleri ise bütçeye çok büyük bir yük. Bu özel hapishanelerde en fazla 60 gün kalan göçmen Alitalia ile ülkesine geri gönderiliyor. Tabii ki savaş, ırkçılık, soykırım, kuraklık ve nice diğer imkansızlıktan kaçıp ellerindeki son parayı da aracı teknecilere veren bu göçmenleri ülkelerine o gerçeklere geri göndermek bir insanı ölüme göndermekle eşdeğer. Öte yandan bu merkezlerdeki kaçakçılık, şiddet, ırkçı davranışlar, lojistik eksiklik ve Kızıl Haç'ın ticari rantı gazeteciler ve televizyoncularca defalarca ortaya çıkartılmış olsa da İtalya halen buralara yatırımlarını devam ettiriyor.

Prodi hükümetinin “komunist” bakanı Marco Ferrero ve merkez-sol bakanı Amato tarafından hazırlanan yeni yasa tasarısı yukarıdaki acil tedirginliklerin hiçbirini tatmin edecek nitelikte değil.