6 Ağustos 2008 Çarşamba

Aiad Zakaria

Torino'nun merkezinde bulunan ve Po nehrini kent merkezi ile Moncalieri ilçesine bağlayan parkın adı Valentino'dur. İçerisinde mimarlık fakültesi, ortaçağ kalesi ve koşu alanları bulunan parkta yer yer kiosk şeklinde barlar ve büfeler de yer alır. Son yıllarda ise Torino'nun İtalya'da en çok Rumen göçmenlere sahip olmasının etkileri parkta da gözüktü. Sadece hafta sonları çimler üzerinde piknik yapmaya çalışan veya top oynayanlar değil bazı lokallerin Rumenlerce satın alınması ile Valentino parkına farklı bir çehre geldi.

Valentino Parkı bu evrimini hep olumlu oluşumlarla yaşamadı. Son zamanlarda tamamen çitle örülmesi, açılış ve kapanış saatlerinin bulunması teklifleri ile telekameralarla donanmasının ve polis arabalarının devriye gezmesinin çeşitli sebepleri var. Park bilhassa Kuzey ve Orta Afrikalı göçmenlerin uyuşturucu sattığı belirli Torino noktalarından biri oldu. Nitekim yaklaşık 2 sene önce polisin akşam saatlerinde gerçekleştirdiği kontroller sırasında arabasından inmeyen 'şüpheli' bir Afrikalı göçmenin arabasının kapısına ateş eden bir polis memuru seken kurşun ile gencin ölmesine sebep olmuştu. Olayın ardından 1 hafta geçmenden gene aynı yerde uyuşturucu sattığı tespit edilen bir Senegal kökenli göçmenin polisten kaçarken Po nehrine düşmesi ve yüzme bilmemesi yüzünden boğularak ölmesi kentte ilerleyen günlerde bir çok eylemin yapılmasına sebep olmuştu.

Hep hatırlarım ki bu olayları protesto etmek için hazırlanan ve neredeyse kenti baştan başa geçen bir eylem sırasında konuşmacılardan biri; "Ben polisin aklına estiği gibi ateş ettiği ve her gün yanından geçtiğim nehrin bazılarına mezar olduğu bir kent istemiyorum. Belki yeni bir baba olduğum için bu güvenli bir kent kavramına sahip çıkmak istiyorum" demişti. Ölen her iki genç de yasa dışı olduğundan dolayı kimlikleri belirlenemeden Afrikalı göçmenlerin kendi aralarında topladıkları para ile ülkelerine gönderildiler.

Aiad Zakaria belki de binlerce Torino'lunun her akşam buluştuğu ve eğlendiği Po nehrinin yakasındaki Murazzi adlı barlar sokağına yakın bir yerde yaklaşık 1 hafta önce öldü. Faslı ve 15 yaşındaki genç polisten ve coptan kaçarken Po nehrine düştü ve o da yüzme bilmiyordu ve ona da yardım eden olmadı. Mali Polis'in olay üzerine neden genci kurtarmak için çabalamadığı bilinmiyor. Aynı yerde gene Faslı bir başka genç Aber de aynı şekilde polisten kaçarken ölmüştü.

Abel, Aiad ve diğerleri kimlikleri olmadan ve kaçarken ölen gençler hatta bazıları 18 yaş altında çocuklar. Kentin evrimi içinde değişen parklar yanlarında sadece pislenen nehirleri değil kentin ürettiği diğer pisliklere alet olan çaresizleri de getiriyor. Çaresizlerin çare arayışında ise hep kaçış ve ölümle yüz yüze kalmak yer alıyor.

Her baba çocuğunun güvenlice yaşamasına olanak veren bir kentte onu büyütmek ister ya oğlunun nerde olduğunu, nasıl ve nerede öldüğünü dahi bilemeyen babalar?