25 Ağustos 2008 Pazartesi

Trende göçmen savaşları...

Ventimiglia kenti İtalya'nın eski başkentlerinden Torino'ya yaklaşık 4 saat uzaklıkta tren ile. Kent deniz kıyısında ve Fransa sınırında olduğu için hafta sonları ve pazarın olduğu cuma günleri gerek İtalyan gerekse de Fransız turistlerle doluyor. Fransız turistler genellikle yakın kasabalardan gelenler ve bulundukları yerde büyük dükkanlar ile hipermarketlerin olmamasından dolayı içki, tamir aletleri ve İtalyan mutfağına has ürünleri topluca uygun fiyata alıyorlar. Nitekim kentte günden güne yeni süpermarketler açılırken sık sık sadece alkol satan dükkanlar gözüküyor. Gerek Ventimigla halkı gerekse de yakınındaki San Remo, Bordighera, İmperia gibi kentler yıllardır var olan ve artmakta olan turistler sayesinde bilhassa yaz vakti geçimlerini sağlıyorlar.

Tren ile Torino'dan yaklaşık 4 saatte varılan Ventimiglia kentine iki şehir arasındaki Cuneo kentinden geçilerek ve ordan da Fransa üzerinden küçük kasabalardan geçerek varılıyor. Bir anda uzun tüneller ve dağlar ile var olan karanlıklar ardından vadilere yayılmış küçük Fransız kasabaları gözüküyor. Tren ile bu bölümü karanlık ve muhteşem panoramalar eşliğinde seyahat ediliyor. Bir anda kısa bir sürede iki ülke arasında 4 saatlik yolculuk yapmak ve sınırların pasaportsuz ve vizesiz aşılıp ve bir daha aşılıp yeniden başlanan ülkeye geri dönülmesi son derece heyecan verici bir tecrübe. Yolculuk sırasında geçilen kasabaların istasyonlarından binen Fransız ve zaman zaman da İngliz, Alman ve Amerikalı turistler basit ve gürültülü treni bir anda uluslararası buluşma noktasına çeviriyor.

Yolculuk Ventimiglia'ya doğu ise denize de varma isteği ve muhtemel başlamak üzere olan tatil hissi ile herşey toz pembe ve olumlu gözüküyor. Ancak yolculuk eğer Torino'ya doğru ise denizden uzaklaşmak ve iş hayatına geri dönmek fikirleri ortamda ilginç bir sessizlik, uyku isteği ve zaman zaman da stres oluşturuyor. Nitekim Torino'ya bilhassa pazar günleri geri dönenlerin adedinin çok olmasında dolayı trenlerde aksaklık ve irili ufaklı zaman kayıpları gözleniyor. Zaten işe geri dönmek istemeyen Torino ve etrafı oturanları bir de bu talihsizlik olunca seslerini(genellikle kendi çaplarında) yükseltmeye başlarlar.

Yaklaşık 1 hafta önce gene bir pazar günü Ventimiglia'dan Torino'ya dönerken her zaman olduğu gibi trende bir gecikme oldu ve yaklaşık 15 dk. geç hareket ettik. Fransa'nın güzel manzarası ve karanlık tüneller derken Cuneo'ya kadar yolcular ya uyudu ya da ellerindeki gazeteler ve dergilerle yetindiler.

Yan tarafımda oturan genç bir Torino'lu üniversite öğrencisi: "Fransa'da böyle değil, İtalya'da trenler hep geç kalkıyor". Karşısındaki Cuneo'lu olduğunu sonra anladığım bir bayan ise: "Yıllar önce Fransa'da trene binmiştim de pis ve düzensizdi. Zamanlamaları sorunsuz belki ama trenler gerçekten de çok kötü". Konuşmaları trenden Fransa'ya ve ardından da gencin Torino'ya gitmesinin sebebi olan Fransa'da biten tatiline geldi. En sonunda da ikisi de aslında farklı zamanlarda Fransa'da aynı tatil köyünde tatil yaptıklarını keşfettiler. Ne kadar güzel, ne kadar heyecanlı ve eğlenceli bir yerdi vs. vs. vs. Konu biraz zaman sonra Torino ve Cuneo'ya ve ordan da iki kentte yapılan uluslararası organizasyonlara geldi. Genç 2006 kış olimpiyatları ile bayan ise motor kros etkinlikleri ile böbürdenmeye başladı. Cuneo'lu bayan bir anda dayanamayıp "Ben Torino'da yaşayamam şahsen. Bak bir kaç sene öncesine kadar Cuneo'da bir bayan rahatlıkla akşam vakti dışarı çıkabiliyordu. Şimdi şu AB dışından gelenler sayesinde durum biraz zor ama gene de akşamları merkezde rahatsın. Benim arkadaşlarım dedi Torino'da bayanlar akşam 18'den sonra dışarı çıkamıyorlarmış".

Cuneo'ya gelince bayan adının Alessandro olduğu anlaşılan gence başarılar diledi ve trenden indi. Alessandro ise MP3 okuyucusunu kulağına takıp yolculuğuna devam etti.

Ne zaman ki Cuneo'ya geldik ve geç kalan ve bizim trene binmesi gereken diğer bir trenin yolcularını yaklaşık 10 dk. bekleyip toplamda 25 dk. geç kalınca sesler artmaya başladı. Arkamda oturan yaşlı bir bayan trenlerden ve geç kalmalarından konuşmaya başladı. Genç bir kız çocuğu olan iki kişilik aile ise hemen yaşlı bayanın yanında oturuyordu. Onlar da konuya destek verdiler. Sonra bu ailenin Cuneo'dan sonraki küçük kentlerden biri olan Savigliano'da oturduğu anlaşıldı. Genç kız kentlerinde trenlerine ve otobüslerin iyi çalışmadığını ve zaman zaman bilhassa akşam vakti yolda kaldıklarını söyledi. Kısacası arabasız yaşanmıyordu. Yaşlı bayan ise Torino'nun bu açıdan kusursuz olduğunu ve her zaman otobüslerin çalıştığını söyledi. İşte o anda gene kimin kenti daha kusursuz yarışması başlamıştır trende. "Ben bir kaç sene önce Torino'ya gittim sabah 7 gibiydi otobüs Faslılarla doluydu ve akordeon çalıp insanın kafasını şişiriyorlardı" şeklinde bir çıkış yapınca genç kız yaşlı bayan bu noktada pisliğin rahatlıkla atılabileceği ve kendi kentinden olmayan göçmenlere yönelmeye başladı. "Ben anlamıyorum bunları neden getirdik bu ülkeye. Madem gldin sorun mu çıkartıyorsun git ülkene geri dön. Hırsızlık yapıyor hepsi". Yeniden ortak dert ortaya çıkmış ve kentler arası ve üstü olan konu artık iki ailenin de uzlaştığı noktaydı.

Yaşlı bayan ardı ardına gelen cümlelerle göçmenlerin varlıklarını ortadan kaldırma düşüncelerini ve yöntemlerini belirtirken bir anda genç kız ilginç bir çıkış yaptı: "Ben Torino'ya gittiğimde Porta Palazzo'da korkarak yürüdüm. Arkadaşları söyledi gün içinde yürürken bile ayağından ayakkabını çalıyorlarmış. Nitekim onlar bir kaç kişi beraber yürüyorlar." Bu noktada arkamı dönüp kızın suratına baktım ve rüyada olup olmadığımı anlamaya çalıştım. O anda yaşlı bayan yaptığı çıkış ile yolcuğun geri kalanına sessizlik getirdi: "Zamanında güneyli göçmenler sorun çıkartırdı şimdi bu AB dışından gelenler kafa kırıyor". Konuşmasının başından beri aksanları keskin güneyli olduğu açıkça anlaşılan aile suskunluğa büründü ve koltuklar arası göçmen savaşları bir anda sessizliğe bıraktı yerini.

Yaklaşık 15 dk. sonra aile Savigliano'da indi. Yaşlı bayana soğuk bir selam verdiler. Yolculuğun geri kalanında Torino'ya kadar yaşlı bayan sessizce yoluna devam etti ve başka kimse ile konuşmadı. Torino'ya vardığımızda ise serin yaz akşamı bize kapılarını açan bir kente yeniden güne ve iş hayatına başlanan bir sürece merhaba der gibiydi.