7 Haziran 2009 Pazar

Polis'lerin kemikleri sızlasın İtalya'da seçim var!

Demokrasi, katılım, diğer kültürlere saygı ve barış içinde beraber yaşama olasılıklarını yok etmenin birinci hedefi olan hükümetin şenlik içinde girdiği seçimlere tanıklık eden İtalya sandıktan uzaklaşıyor.

İtalyan komedyen Paolo Rossi zamanında başına okumamıştı antik Yunan kentlerinin kurulma manifestosunu; “...Atina'ya her yabancı hoşgelmiştir ve eşit haklara sahiptir”. İtalya'da birçok AB ülkesinde olduğu gibi 6 ve 7 Haziran 2009 Avrupa Birliği Meclisi temsilcileri ve yerel yönetim seçimleri gerçekleşiyor. Son yıllarda tırmanan ırkçı ve göçmenlik karşıtı seçim kampanyaları bu sefer de kendini ilk planda gösteriyor. Mevcut hükümeti oluşturan partilerin hepsi ve merkez 'sol' programlarında ilk madde olarak 'güvenlik' konusuna yer veriyor. “Kentlerimizi, gençlerimizi, evlerimizi ve sokaklarımızı korumalıyız, daha fazla kamera ve daha fazla güvenlik görevlisi”. Tedbirleri; yeni kolluk kuvvetleri oluşturmaya ve sokaklarda gece vakti dolaşan sivil gruplar yaratmaya kadar varan 'güvenlik' konusu uzun zamandır İtalya'nın gündeminde.

La Repubblica gazetesinin yaklaşık 1 aydır üzerinde durduğu ve uluslararası medyayı da içine sürüklediği “Berlusconi küçük bir kızla beraber oldu mu olmadı mı?”, “devletin uçaklarını bireysel menfaati için kullandı mı kullanmadı mı?” ve “Sardunya adasındaki villasında çekilen çıplak insan fotoğrafları aslında kime ait?” tartışmaları ile asıl gündemi ve tehlikeleri göz ardı ediyor. Bu arada İngiliz avukat Mills, Berlusconi'nin yargılandığı bir davada sahte şaitlik yaptığı ve bunun için yüzbinlerce Avro aldığı sebebiyle 2 yıl hapse mahkum edildi, 2005 yılında gene Berlusconi hükümetinin yasalaştırdığı ve merkez sol muhalefetin de destek verdiği tüm televizyon mecraaları için kademeli zorunlu djital yayına geçiş önerisi ve göçmenlerin bu topraklardaki yaşamını çok zor duruma sokan 'güvenlik paketi' konuları böylelikle rafa kalkmış oldu. Aynı gazete ve onun kültürü de zaten İtalya'da kadına yönelik şiddetin %78'nin aile içinde olduğunu göz ardı edip göçmenlerin içinde bulunduğu tecavüz haberlerini ilk satırlarda uzun süre tutarak sağ partilerin yaratmak istediği 'herşeyin sorumlusu yabancılar' bilincine yardımcı olmuştu ve olmaya devam ediyor.

Artık merkez sol için önemli olan 'en azından bu seçimlerden bir 'zafer' ile çıkmak ve 3 sene sonra yapılacak olan genel seçimlerin temelini atıp Berlusconi'siz bir İtalya yaratmak'. Bu sebeple düşünülebilecek ve zaman zaman da düşünülemeyecek bir çok sansasyonel habere ve yönteme eğilim yapan merkez sol aslında Berlusconi ve onun kültürünün temelini oluşturan gerçekleri ve bu gerçeklerin yasallaşma aşamasında ortaya çıkan belirtilerini göz ardı ediyor. Bunları o kadar göz ardı ediyor ki mevcut hükümetin seçim kampanyasındaki bir çok maddeyi görmezlikten bile geliyor.

Ayrılıkçı ve ırkçı parti Lega Nord(Kuzey Ligi) kuzey illerindeki seçim kampanyasında yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırımdan bahsederken gene bu partinin yıllardır içinde bulunduğu koalisyon yaklaşık 1 ay önce mecliste merkez sol'un da desteği ile İtalya'da 3 adet nükleer santralin yapılması önerisini yasalaştırdı. Bunlardan biri kuzey batı eyaleti Piemonte'da yapılacak. Öte yandan gene aynı parti seçim propagandasında restorasyon yapılması gereken binlerce okul için acilen harekete geçilmesi gerektiğinden bahsediyor ki gene aynı partinin içinde bulunduğu hükümet en son ekonomik pakette ilk ve orta okullar ile liseler için eskiden ayrılmış bakım bütçelerinde indirimi onayladı. Lega Nord programında bilimsel araştırmaya ve araştırma görevlilerine bütçeden daha yüksek pay ayrılacağını söz verirken içinde bulunduğu mevcut hükümetin son seçimler ardından ilk yaptığı değişiklik üniversite reformu dahilinde bilimsel araştırma çalışmalarından ve tüm araştırma görevlilerinden bütçede kesintiye gitmekti.

Piemonte eyaleti yerel yönetim merkez sol başkan adayı Saitta bir çok madde ile programını sunuyor ve içinde eşit haklar, artan ırkçılık, beraber yaşamak için oluşturulması gereken barışçıl düzen, göçmenlerin oy hakkı, beraber yaşayan binlerce eşcinsel çiftin yasal çıkmazı, yaratılan yalancı 'güvenlik' korkusu konularına değinmiyor. Bu arada Piemonte eyaleti İtalya'nın en çok Romen ve Fas kökenli göçmenin yaşadığı eyalet olmaya, eyaltin başkenti Torino kuzey İtalya'da en çok eşcinsel çiftin beraber yaşadığı ikinci il olmaya, son 1 sene içinde en çok ırkçı saldırının yaşandığı ikinci İtalyan eyaleti olmaya ve termik santral ile hızlı tren projesi çerçevesinde hiçbir yönetim zamanında halkından destek alamayan bir eyalet olarak yaşamaya devam ediyor.

Irkçı, ayrılıkçı ve şiddet yanlısı siyaset yürüten hükümetin karşısında var olamayan ve gerçekleri görmezden gelen merkezl sol muhalefeti bu şekilde seçimlere girerken İtalyan halkının seçimlere katılımı en son 2004 yılında yapılan Avrupa Parlamento'su temsilcileri seçimlerinden daha düşük bekleniyor.

Bu sırada İtalya'da ırkçı saldırılar artıyor, hükümetin başındaki en yüksek rütbeli 4 kişinin mecliste var oldukça yargılanmasının imkansızlığı yasal düzenleme sayesinde halen devam ediyor, göçmenlerin İtalya'da İtalyanlar ile beraber yaşamasını zorlaştıran düzenlemeler yerel ve ulusal anlamda her geçen gün daha da artıyor, İtalya ötenazi hakkı konusunda konuşamaz hale geliyor, hükümet yıllar önce referandum ile elde edilen kürtaj hakkını tartışmaya açıyor, eşcinsenlerin eşit haklarla beraber yaşaması, evliliği ve çocuk edinme hakları konusunda tek kelime bile edilmesine tahammül edemeyen hükümet homofobik bir kültür yaratmak için çalışıyor, her geçen gün yalancı ve bilerek yaratılan 'diğer'ine karşı korku kültürü ile güvenlik üzerine harcamalar arttırılıyor ve İtalya yasal ve ekonomik açıdan bölgesel adaletsizlik ve ayrıma her geçen gün daha da yakalaşıyor.

Paolo Rossi Atina ve diğer antik Yunan polislerinin kuruluş manifestosunda şuna da yer veriyor; “Burda bizim hükümetimiz belirli bir azınlıktan ziyade çoğunluğa destek veriyor ve bu nedenle buna demokrasi deniyor, burda yasalar herkes için eşit şekilde uygulanıyor ve biz yönetim için halk tarafından seçilen kişilerin başarılarını görmezlikten gelmiyoruz ancak bu kişilerin zengin olduklarından dolayı bu seviyeye gelmelerini kabul etmiyor ve fakir olmanın yönetimde görev almak için engel olmadığına inanıyoruz. Sahip olduğumuz özgürlük güncel hayatta da yer almakta, birbirimize kuşku ile bakmıyoruz ve bizden sonra gelenden ve onun istediği gibi yaşamasından rahatsız olmuyoruz çünkü biz hoşlandığımız gibi yaşamak için özgürüz ancak her türlü tehlikeye karşı beraberce göğüs germeye her an hazırız. Bir Atina yurttaşı kamu görevini bireysel işlerinden dolayı ikinci plana atmaz ve en önemlisi bu kamu görevindeki haklarını kişisel işlerindeki sorunlarını çözmek için kullmaz. Biz burda böyle yapıyoruz. Bize yargıçlara, gururu kırılanlara ve yazılı olan ve evrensel açıda onay alan yazılı olmayan yasalara saygı duymamız öğretildi. Burda biz böyle yapıyoruz. Devlete saygısı olmayanı eşit davranılmayacak olan biri olarak değil gereksiz bir davranış olarak algılıyoruz. Biz siyaset hakkında bazı kişilerin söz sahibi olduğunu düşünmediğimizden dolayı siyaset konusunda tüm Atinalılar'ın hakkı olduğunu düşünüyoruz. Biz tartışmaları demokrasi yolunda bir engel olarak algılamıyoruz. Biz mutluluğun özgürlüğüm meyvası olduğuna inanıyoruz ve özgürlüğün değerlerin ürünü olduğunu kabul ediyoruz. Böylelikle her Atina yurttaşı kendine güven ile büyür ve her çeşit durum ile baş etmeye hazırdır ve işte bu sebeple bizim kentimiz dünyadaki herkese açıktır ve biz hiçbir yabancıyı kovmuyoruz. Biz Atina'da böyle yaşıyoruz.”

Hiç yorum yok: