“Irkçılık deri rengi farklı olan birine karşı değildir ama yoksula, sömürülene ve zayıfa karşıdır.”
Belki de İtalya tarihinde ırkçılık karşıtı en büyük ve bağımsız eylemine tanıklık etti. Eylemin hazırlanışı, aktörleri ve talepler de bir o kadar sıra dışıydı.
“Belediyemizin kumandanına hemen emir vereceğim ki Treviso şehrimizde kıçtan vurduranların etnik temizliği yapılsın. Kıçtan vurduranlar eyaletimizin başka kentlerine rahatlıkla gidebilirler eminim ki orda kendilerini rahatlıkla karşılayacak başkanlar olacaktır. Kıçtan vurduranlara Treviso kentinde yer yok.” Ayrılıkçı ırkçı parti Lega Nord (Kuzey Ligi) üyesi Giancarlo Gentilini iki dönem üst üste seçildiği Trevis kenti belediye başkanlığı rolü sırasında sadece LGBTTQ hakları ve bireylerine karşı değil göçmenlere karşı da ırkçı ve ayrımcı yönelimlerde bulundu. Kuzeyin sanayi, göç ve ticaret başkentlerinden olan Treviso kentinde parklardan bankları kaldırırken Gentilini “göçmenlerin banklarda oturup veya uyuyup halkımızı rahatsız etmesine izin vermeyeceğim” diyordu. Kentin girişine Dante'nin İlahi Komedya adlı eserindeki Cehennem bölümünün efsanevi parçalarından olan “Ey siz buraya girenler! Sahip olduğunuz her türlü umudu arkanızda bırakın” cümlesini büyük bir tak üzerine yazdıran Gentilini aslında neslinin son ve tek örneği değil.
ABD genel seçimleri sonrası Barack Obama'nın zaferi ardından yeni bir demokrat başbakan ile nasıl bir iletişim içinde olacağı sorulan İtalya devlet başkanı Silvio Berlusconi; “Obama aynı fikirlere sahip olabileceğim bir kişi genç, yakışıklı ve bronzlaşmış biri” diyerek Gentilini'yi yalnız bırakmadığını göstermiş oldu. Torino kenti ana meydanlarından olan Piazza Castello'da seçim propagandası sırasında “Bu ülkedeki imamları sakallarından tutup kıçlarına tekme vurup denize dökmek lazım” diyen gene Lega Nord üyesi ve AB Parlamentosu milletvekili Mario Borghezio da bu gruba katıldığını uzun zaman önce belli etmişti. Borghezio halen yaklaşık 10 sene önce evsizlerin ve ROM etnik kökenli göçmenlerin kaldığı bir kampı ateşe vermekten dolayı yargılanmakta.
Kurumsal ve burjuva medyası tarafından başlatılan ve desteklenen ırkçı ve ayrımcılık yapan siyaset İtalya'da gündelik yaşamın parçası olmaya başladı. Artık konu küçük yerel partiler veya bir iki siyasetçiden öte ulusal bir kültür yaratma eğiliminde. Lega Nord son genel seçimlerde artar şekilde % 10,27 oy alırken AB Parlamentosu ve yerel seçimlerde de merkez sağın elinde olan sandalye ve belediye başkanlıklarını ele geçirdi. Sadece Kuzey Ligi'nin seçimlerden zaferle çıkması, orta ve düşük gelirli ailelerin tercih ettiği parti olması veya kuzey bölgelerde yerel yapılanmalardaki başarılı artışı değil aslında endişe edici olan İtalya'nın hafızasını kaybediyor olması veya geçmiş ile gerçekten hesaplaşılıp hesaplaşılmadığının bir daha gündeme gelmesi.
Roma belediye başkanı seçilince Gianni Alemanno taraftarlarıyla birlikte belediye başkanlığı binasının bulunduğu Campi D'olio merdivenlerinde faşist selamı vererek bağlı olduğu Alleanza Nazionale (Ulusal Birlik)'nin herkesin düşündüğü gibi Mussolini'nin miras bıraktığı kültürü izlediğini kanıtladı. Nitekim aynı parti eski başkanı Gian Franco Fini ülkeni seviyorsan faşisttin sevmiyorsan diğer taraftaydın demesi de belirli bir şekilde partisinin yurtsever, ulus ve siyasi duruş temellerine nasıl anlamlar yüklediğini gösteriyordu.
Bu sırada Castelvolturno'da 8 Afrikalı göçmen bir anda yerel mafya Camorra tarafından uyuşturucu satımı sebebiyle öldürülürken Milano'da Afrikalı anne babadan doğan İtalyan yurttaşı Abdoul Guibre bardan bir paket bisküvi çaldığı için bar sahibi baba ve oğul tarafından yakalanıp sopalarla dövüldükten sonra öldürüleli 1 sene dahi olmadı. Haziran ayının ilk günlerinde ırkçılık ve ayrımcılık karşıtı yazıları ve müzik çalışmaları ile tanınan Mouhammed Ba Milano'da ırkçı bir saldırı sırasında karnından bıçaklandı ve olaylar son iki aydır artan LGBTTQ bireylerine karşı gerçekleştirilen saldırılarla arttı. Son olarak Roma'da saldırıya uğrayan gençler arasında iki Brezilya yurttaşı göçmen de bulunuyordu. Arabasından inen kişi beysbol sopası ile iki genci de kafasından ve farklı yerlerinden döverek olay yolundan kaçtı. Bu iki genç konu hakkında polise şikayette bulunamadı çünkü yasa dışı durumdaydılar ve İtalya'da Ağustos 2009 tarihinden itibaren yasa dışı göçmen olmak suç, cezası da hapis ve para olarak uygulanıyor.
Haziran 2009 tarihinde eylem kararı alan Ulusal Irkçılık Karşıtı Ağ Temmuz ayından itibaren tüm ırkçılık karşıtı birey, parti, dernek ve sendikalara çağrıda bulundu. Alttan gelen bir hazırlanma, ırkçılık karşısı eylem planı ve yerel hareketler. Bu program ile Temmuz ayında 3 ulusal toplantı ve her yerel gerçeğin kendi içinde yaptığı toplantılar ile alınan karar Eylül ayında yerel eylemler ve 17 Ekim 2009 tarihinde de Roma'da ulusal ırkçılık karşıtı eylem. Ağ Temmuz ayı son toplantısında aldığı karar ile bu çağrı metnini oluşturdu: Irkçılığa hayır demek için, tüm göçmenlerin yasal konuma geçmesi için, güvenlik Paketi'nin geri çekilmesi için, yasal ve yasadışı yollardan gelen tüm göçmenlere sahip çıkılması için, denizde geri itimler ile bunu yasal kılan anlaşmalara karşı durmak için, oturma izni ve çalışma sözleşmesi arasındaki bağlantının kalkması için, sığınmacılar için siyasi iltica hakkının korunması için, kimlik Belirleme ve Sınırdışı Etme Merkezleri'nin kesin kapatılması için, yabancılar ile İtalyan'lar arasında ayrımın engellenmesi için, iş, sağlık hizmeti, ev ve eğitim hakkının herkese eşit şekilde tanınması için, işini kaybedenlerin oturma iznini kaybetmemesi için, LGBTT'lere karşı uygulanan her türlü ayrımcılıga karşı durmak için, iş yerlerini koruma amacıyla mücadelede olan tüm çalışanlarla dayanışma içinde olmak için alanlara iniyoruz.
Çağrı metninde de görüldüğü gibi ulusal eylemin temeli ırkçılık karşıtı duruş ancak şemsiye altına aldığı dışlanan, sömürülen, red edilen, tanınmayan ve ayrımcılığa uğrayan toplum parçası bir hayli büyük. Yerelde komitelerle beraber, partiler, dernekler ve sendikalarla yardımları, özerk finansman çalışmalarını, ulaşım birimlerini ve propagandayı organize eden gruplar ulusal toplantılara da birer temsilci göndererek Eylül ve Ekim aylarında da koordinasyonu devam ettirdiler.
Her kent ve her eyaletteki yerel komiteler Eylül ayında el ilanları, halk toplantıları, oturma eylemleri ve afiş çalışmaları ile bulundukları yerleri eyleme doğru bilgilendirirken protestoya devam ettiler. Bu sırada Milano'da gerçekleşen taban sendikaları ulusal eylemi sırasında, Alessandria'daki yerel ırkçılık karşıtı eylemde ve Bologna'da yapılan barış yürüyüşünde komiteler şiddet karşıtı ve iş alanlarındaki sömürülere karşı gerçeklen bu eylemlere de destek verdi.
Ulusal ırkçılık karşıtı eyleme Partito Demcratico (Demokrat Parti) katılmadı. Ulusal sosyal aktivite ve kültürel çalışmalar derneği ARCI ise komitenin taleplerinin bazısını red etti, ulusal genel sendika CGIL ise yerelde ve ulusal bazda hem komite taleplerinin tamamını kabul etmedi hem de ulaşım ve propaganda çalışmalarında bağımsız hareket edeceğini açıkladı. Öte yandan ulusal ve yerel ağda PRC, PdCI, Sinistra e Liberta', Sinistra Ecologica, PdCL ve Sinistra Critica gibi meclis siyaset partileri eyleme ve taleplere tam destek verirken yerel ve ulusal bağlamda meclis dışı siyaset yapan bir çok siyasi hareket de eyleme koşulsuz destek verdi.
17 Ekim 2009 tarihi saat 14:30'da başlayan yürüyüş Roma Termini Tren İstasyonu yakınındaki Piazza della Repubblica'da harekete geçti. Kentin tarihi ve turistik bir çok noktasını geçen ve uluslararası görünürlük yakalayan eylem sırasında yapılan talepler eylemin hazırlayıcı ulusal komite talepleriydi. Gerek organizasyon gerekse de eylem sırasında aktivist olarak yer alan ana merkez göçmenlerdi. İtalya belki de tarihinde göçmenlerin her türlü ırkçılığa ve ayrımcılığa karşı duruş sergilediği, bağımsız şekilde organize ettiği ve ulusal anlamda bu kadar büyük olan bir eyleme tanıklık etti. Yaklaşık 5 saat süren yürüyüş Piazza Bocca della Verita meydanında sona erdi. Meydanda eylemin bitişinden 2 saat önce kurulan sahneden toplam 13 konuşmacı kitleye hitap etti.
Ulusal organizasyon komitesi ve yerelde Piemonte/Torino komitesi üyelerinde Aboubakar Soumahoro eylem sonu sahne konuşmasında İtalya'nın geçmişte kendi yaşadığı Amerika kıtası kuzey ve güney göçündeki tatsız deneyimleri bugün kendi topraklarında yaşayan göçmenlere yaşattığına dikkat çekti. Konuşmasına “Bugün şantiyelerde yasa dışı şekilde çalışan ve hayatını riske atan göçmen adedi tüm İtalya şantiyelerinde çalışanların % 45'ini oluşturuyor. Zenginlerin evleri, olimpiyat kompleksleri ve hatta halk evleri ve kültür salonları öldüğünde kim olduğunun bile bilinemeyeceği işçilerce yapılıyor. Bu işçiler tüm şantiyedeki iş kazası sonucu ölen çalışanların % 15'ini oluşturuyor. Geri kalan % 85'lik parçanın da % 45'ini yasal göçmenler oluşturuyor” sözleri ile devam eden Aboubakar Soumahoro ülkenin mevcut yönetiminin uyguladığı yasal, kurumsal ve kültürel ırkçı ve ayrımcı yaklaşımın neden belirli bir gelir düzeyi ve siyasi duruşa yönelik olduğunu düşünmenin önemine dikkat çekti. Aboubakar son zamanlarda öncelikle Roma'da ardından bir çok İtalyan kentinde olan LGBTTQ bireylerine yönelik şiddet eylemlerinin aynı şekilde göçmenlere karşı da arttığına dikkat çekti.
Eylem organize komitelerinden yerel ve ulusalda üye Thierno Gaye eylemciler arasında CISL ve UIL ulusal sendikalarını göremediğini belirtti. Bu sendikaların iş yerlerinde göçmenleri üye yapmak için ellerinden geleni yaptığını ancak ırkçılık karşıtı bir eylem olunca kendi üyelerinin yanında ırkçılığa ve ayrımcılığa karşı durmadığına dikkat çekerek göçmenlerden sendikalara üye olurken bu unsurlara da dikkat etmelerini söyledi.
Sahnede söz alan ArciGay ulusal başkanı Aurelio Mancuso “Kardeşlerim ve yoldaşlarım...” siyerek başladığı konuşmasında Roma'da bir kaç gün önce saldırıya uğrayan ve yasa dışı oldukları için polise şikayette bulunamayan iki gey Brezilya'lı göçmenin düştüğü bu durumun İtalya için utanç verici olduğunu belirtti. “Bu gerçek İtalyan devleti için utanç vericidir. Yabancı düşmanlığı, transfobi ve homofobi gibi kötülükler tarihi temeli ve geçmişi olan nefretten kaynaklanıyorlar.” diyerek sözlerine devam eden Mancuso Nazi ve Faşist toplama kamplarında bu rejimlerle aynı görüşte olmayan Yahudilerin, ROM etnik kökenli yurttaşların ve geylerin bulunduğuna dikkat çekti. “İşte bu sebeple bu eyleme katılma ve destek verme kararı aldık. Bu ülkenin erkek ve kadın göçmenleri sizlerle bir diyalog kurmaya başlamak istiyoruz. Biz sizin gibiyiz ve toplumlarınızın içinde zor şartlarla da olsa yaşamaya çalışan, evden çıkmaktan bile korkan ve sokakta başlarına ne geleceğini bilmeyen gey ve lezbiyenler var.” sözlerinin ardından son 6 aydır Roma kentinde, çok söz verip birini bile tutmayan Alemanno'nun yönettiği kentte, gey, lezbiyen, transgender, göçmen, siyah, beyaz veya sarı olanlara karşı şiddetin arttığını ve bundan dolayı Alemanno'nun ve geçen hafta homofobi suçuyla yargılanan şiddet eylemlerinin diğer şiddet eylemleri gibi ceza almasını sağlayacak yasa tasarısını red eden İtalyan hükümetinin utanması gerektiğini belirten Mancuso sözlerini şöyle sonlandırdı; “Ben bu artan şiddet olaylarının arkasında yeniden doğan faşizmi görüyorum bu sebeple birleşmemiz lazım ortak cephede ırkçılığa, ayrımcılığa ve şiddete karşı hareketler arası iletişim ile açılmamız lazım aksi halde bizi evimize göndermek ve kapatmak isteyen, kadına şiddeti normal gören ve Akdeniz'de ölü göçmenlerin dolu olduğu gemileri inkâr eden proje eyleme geçecek. Ortak hedefimizde şunu unutmamalıyız ki hepimizin mutlu olmaya hakkı var ve bunun için özgürlük ve medeni haklarımız adına ortak mücadele etmek zorundayız.”
Konuşmacılar arasında 2001 yılında Genova kentinde gerçekleştirilen G-8 toplantısı protestoları sırasından öldürülen Carlo Giuliani'nin annesi Haidi Giuliani de vardı. Giuliani İtalyan toplumunda zamanla artık görünmezlerin sayısının arttırıldığını ve ırkçılığın cehaletle doğduğunu ve tanımadığımızdan dolayı 'farklı' dediğimize karşı olan bu cehalet ve korkunun bir çok kişi ve yapının işine geldiğini belirtti. “İtalyan toplumunda insanları görünmez şekilde yaşamaya iten şiddet olayları artmakta ve bu görünmezler kurumlar ve toplumun bilinci için görünmez kalmak zorunda olduklarında durum zor bir sürece girmiş demektir. Güneyde domates veya Kuzeyde meyve toplayan köleler, bir çok hakkı tanınmadığından dolayı sömürülen kişiler, iş mekanlarında hergün ölen bayraksız bir savaşın kurbanı bir çok kişi, yasa dışı durumda olan anne ve babadan doğan çocukların, bir türlü gelemeyen adaleti bekleyen kadın ve erkek mahkumlar, Genova'da jandarmanın şiddet uygulayarak saldırdığı izinli kortejde yaşananların unutulmasını sağlayan bir karar ile olan her şeyin sorumlusu gibi gözüken ve mahkum edilen 10 kişiler bu görünmezleri oluşturuyor. Aranızda yaşayan ancak şu anda hapishanede yer alan kaç tane görünmez arkadaşınız, kardeşiniz veya yoldaşınız var? Carlo Giuliani de bir görünmez şu anda çünkü kendini savunacağı bir davası bile olmadı. Benden önce konuşanlardan birinin de dediği gibi; ırkçılık deri rengi farklı olan birine karşı değildir ama yoksula, sömürülene ve zayıfa karşıdır.” sözleriyle devam eden Haidi Giuliani konuşmasını herkesi görünmez olanları hakları ve onurunu kazanmak için ve görünür olmaları için ortak mücadeleye çağırdı.
Eylem ardı konuşmalar Sicilya'nın Mazara del Vallo kentinde altı bine yakın kişinin katıldığı ırkçılık karşıtı eylemden canlı ses bağlantısı ile son buldu. Mazara del Vallo sahil kenti olmaktan çok son aylarda yasal düzenlemeler ile Akdeniz üzerinden yasa dışı yollarla İtalya'ya girmeye çalışan takaları geri gönderen, İtalyan hükümetinin, bu eylemlerini yönettiği alanlardan biri olarak gündemde. 17 Ekim 2009 tarihinde yaklaşık tüm Mazara del Vallo kenti hükümetin bu uygulamasına karşı bir eylem yaptı. Balıkçılar takalarıyla kurtardıkları göçmenleri karaya getirdiklerinde jandarma tarafından haklarında işlem yapıldığını ve ceza riski aldıklarını belirttiler. Balıkçılar Kooperatif'inin desteğini verdiği eylemde denizde hayatını kaybedenler için de anma töreninin yapıldığı belirtildi.
Kaos GL
25 Ekim 2009 Pazar
İtalya’da ırkçılık
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder